ORTA ASYA TÜRK KAVİMLER GÖÇÜ

TÜRKLER VE ÇERKESLER İSİM ANLAMLARI
  Çerkes Altayik dil yapısında savaşçı yiğit anlamına gelir.muhtelif rivayetler sadece varsayım olarak kalmıştır
  Türk adının bilim çevrelerince kabul edilen ilk kullanımı 1. yüzyılda Pomponius Mela ve Plinius adlı Romalı tarihçilerce kaydedilmiştir. Azak'ın doğusunda yaşayan insanlar Turcae/Tyrcae adı ile kayda geçmiştir.[31][32][33][34][35][36] "Türk" (veya Türük, Török, Törk) adı Türkçe belgelerde ilk defa Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında 𐱅𐰇𐰼𐰜 (Türk)[37][38] veya 𐰜𐰇𐰚:𐱅𐰇𐰼𐰜 (Kök Türük)[39][40] şeklinde geçer.

Türk adı, ilk dönemlerde belirli bir toplumun kavmî ismi olmak yerine siyasi mensubiyeti belirleyen bir isim olarak ortaya çıkar. Bu kelimenin "türe-" eyleminden, "töre" isminden türetildiği ve türeyen, töreli, tüzüklü(kanunlu) anlamına geldiği düşünülmektedir.[41] Kelime zamanla güçlü, kuvvetli ve güzel anlamlarına da gelmiştir.[42][43] Türkî-i Çeşm (Güzel Göz), Türkî-i çin (güzel güneş) terkiplerinde de gördüğümüz Türk kelimesi özellikle Fars ve Arap şiirlerinde ortaya çıkar. Bir görüşe göre de Türk kelimesi hakanlar sülalesi olan Aşinaaoğulları'nın unvanıdır ve bu sülaleye mensubiyet Türklükle anılır. Türk kelimesi ilk olarak Göktürk Devleti vasıtasıyla bir devletin adı olur ve bu devlete mensubiyeti bildirir.[44]
Tarihçe
Türk tarihinin başlangıcı
Dünya üzerinde yaşayan insan topluluklarının milletleşme süreci onların avcı-toplayıcılıktan çiftçi-çobancılığa geçilmesi ile başlar.[45]. Türkleri oluşturacak insan topluluklarının MÖ 6000'lerde koyun yetiştiriciliğine başladığı düşünülmektedir.[46] Bu tarih atlı göçebe Türk kültürünün başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bu değişiklikler ile ilk Türk kültürü olan Anav kültürü ortaya çıkmıştır.

Türklerin atalarının MÖ 2500 ile MÖ 1700 yılları arasındaki Afanasiyevo kültürü ile başlayan ve MÖ 1700 ile MÖ 1200 yılları arasındaki Andronovo kültürü ile devam eden dolikosefal mongolitlerle ortak yönleri bulunmayan Brakifesal ırka dayandığını savunurlar. Bu ırkın savaşçı ve göçebe kültüre sahip olduğu, MÖ 1700 yılları sonrasında kitleler hâlinde Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasındaki bölgeye yayıldığı bilinmektedir.

Botai kültürünü Türklerle ilişkilendiren kaynaklara göre, süvari tekniğini bulan, yani modern anlamda at binen ilk kavim Türklerdir.[47][48] Çinliler de ata binmeyi MÖ 3. yüzyılda Hunlardan öğrenmişlerdir.[49].çerkesler Utuk Türk kavmine mensup Türk
lerdir.Orta Asya dönemi

MS 565 yılında dünya
Göktürk Kağanlığı, Gök Türkler veya Kök Türkler[50] , Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında Old Turkic letter UK.svgOld Turkic letter R2.svgOld Turkic letter U.svgOld Turkic letter T2.svg(Türük) veya Old Turkic letter K.svgOld Turkic letter R2.svgOld Turkic letter U.svgOld Turkic letter T2.svg(Türk)[37][38] veya Old Turkic letter UK.svgOld Turkic letter R2.svgOld Turkic letter U.svgOld Turkic letter T2.svg Old Turkic letter K.svgOld Turkic letter U.svgOld Turkic letter UK.svg (Kök Türük[39][40] veya bazı yabancı kaynaklarda Türk) şeklinde geçer (Çince: 突厥 Pinyin: Tūjué; Wade-Giles: T'u-chüeh, Guangyun: dʰuət-kĭwɐt), 552-744 yılları arasında Orta Asya ve Çin'de hükümdarlık sürdüren kağanlık.

Türk adı ilk ortaya çıktığında günümüzdeki gibi bir ırk kavramını karşılamıyordu. Türk adı, t’ou-kiue biçiminde çevrilerek ilk olarak 6. yüzyıl Çin kaynaklarında görülür. Bunun aslının Moğolca çoğul biçiminde "Türk-üt" olduğu kabul edilir Türkçedeki karşılığı ana kök güçtür. Divan-ü Lügat-it Türk'te, olgunluk zamanı, olgunluk, gençlik çağının ortasındaki genç, sert ve cesur anlamlarına gelen türküt kelimesidir.[51]

6. yüzyıldaki ilk yazılı belge Bugut Yazıtı'dır. Eserin dili Soğutçadır ve yazıtın yüzeyinde dişi kurttan süt emen kolları kesilmiş bir çocuk canlandırılır. Anıt, 6. yüzyılın olaylarını anlatır ve Ergenekon destanını canlandırır. Anıttaki anlatılar, ayrıca bir Türk büyüğünün Çinli Han kayıtçısına anlatısına göre Çin belgelerinde de yer alır.[51]

Türk adı bugün kullandığımız şekli ile ilk kez 8. yüzyılda Göktürkler dönemine ait Orhun Yazıtları'nda geçmektedir. "Türk" adıyla kurulmuş ilk ve Türk adını resmî devlet ismi şekliyle kullanan ilk Türk devletidir.[52][53] Devletin kurucusu ilk önderi Bumin Kağan'dır. Bumin Kağan'ın kardeşi İstemi Kağan ülkenin batı kanadını yönetirdi. Göktürkler komşuları olan Çin, Sasani (İran) ve Bizans İmparatorluğu ile askeri, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurdular.

Batı dünyasında ise 6. yüzyılda Yunan çevirisi ile Menandros Protekorda "tourkus" olarak geçmiştir.[51]

Oğuzlar, Oğuz Kağan Destanı'na göre 24 boydan ve Kaşgarlı Mahmud'un Divânu Lügati't-Türk eserine göre 22 boydan oluşan en kalabalık Türk boyu. Günümüzde Türk nüfusunun çoğunluğu Oğuz boyundandır. Osmanlı İmparatorluğu'nu kuran Türk boyu Oğuzlardır.

Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuz boyları; 24 Oğuz boyunu önce iki kolda (Bozoklar ve Üçoklar) daha sonra Oğuz Han'ın 6 oğluna ve son olarak da onların 4 oğluna ayırmaktadır. Listelerin kaynakları, Kaşgarlı Mahmud ve 14. yüzyılda yaşayan Reşideddin'e dayanmaktadır. Reşidüddin 24, Kaşgarlı Mahmud ise 22 boy saymaktadır.
Orta Asya dönemi

MS 565 yılında dünya
Göktürk Kağanlığı, Gök Türkler veya Kök Türkler[50] , Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında Old Turkic letter UK.svgOld Turkic letter R2.svgOld Turkic letter U.svgOld Turkic letter T2.svg(Türük) veya Old Turkic letter K.svgOld Turkic letter R2.svgOld Turkic letter U.svgOld Turkic letter T2.svg(Türk)[37][38] veya Old Turkic letter UK.svgOld Turkic letter R2.svgOld Turkic letter U.svgOld Turkic letter T2.svg Old Turkic letter K.svgOld Turkic letter U.svgOld Turkic letter UK.svg (Kök Türük[39][40] veya bazı yabancı kaynaklarda Türk) şeklinde geçer (Çince: 突厥 Pinyin: Tūjué; Wade-Giles: T'u-chüeh, Guangyun: dʰuət-kĭwɐt), 552-744 yılları arasında Orta Asya ve Çin'de hükümdarlık sürdüren kağanlık.

Türk adı ilk ortaya çıktığında günümüzdeki gibi bir ırk kavramını karşılamıyordu. Türk adı, t’ou-kiue biçiminde çevrilerek ilk olarak 6. yüzyıl Çin kaynaklarında görülür. Bunun aslının Moğolca çoğul biçiminde "Türk-üt" olduğu kabul edilir Türkçedeki karşılığı ana kök güçtür. Divan-ü Lügat-it Türk'te, olgunluk zamanı, olgunluk, gençlik çağının ortasındaki genç, sert ve cesur anlamlarına gelen türküt kelimesidir.[51]

6. yüzyıldaki ilk yazılı belge Bugut Yazıtı'dır. Eserin dili Soğutçadır ve yazıtın yüzeyinde dişi kurttan süt emen kolları kesilmiş bir çocuk canlandırılır. Anıt, 6. yüzyılın olaylarını anlatır ve Ergenekon destanını canlandırır. Anıttaki anlatılar, ayrıca bir Türk büyüğünün Çinli Han kayıtçısına anlatısına göre Çin belgelerinde de yer alır.[51]

Türk adı bugün kullandığımız şekli ile ilk kez 8. yüzyılda Göktürkler dönemine ait Orhun Yazıtları'nda geçmektedir. "Türk" adıyla kurulmuş ilk ve Türk adını resmî devlet ismi şekliyle kullanan ilk Türk devletidir.[52][53] Devletin kurucusu ilk önderi Bumin Kağan'dır. Bumin Kağan'ın kardeşi İstemi Kağan ülkenin batı kanadını yönetirdi. Göktürkler komşuları olan Çin, Sasani (İran) ve Bizans İmparatorluğu ile askeri, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurdular.

Batı dünyasında ise 6. yüzyılda Yunan çevirisi ile Menandros Protekorda "tourkus" olarak geçmiştir.[51]

Oğuzlar, Oğuz Kağan Destanı'na göre 24 boydan ve Kaşgarlı Mahmud'un Divânu Lügati't-Türk eserine göre 22 boydan oluşan en kalabalık Türk boyu. Günümüzde Türk nüfusunun çoğunluğu Oğuz boyundandır. Osmanlı İmparatorluğu'nu kuran Türk boyu Oğuzlardır.

Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuz boyları; 24 Oğuz boyunu önce iki kolda (Bozoklar ve Üçoklar) daha sonra Oğuz Han'ın 6 oğluna ve son olarak da onların 4 oğluna ayırmaktadır. Listelerin kaynakları, Kaşgarlı Mahmud ve 14. yüzyılda yaşayan Reşideddin'e dayanmaktadır. Reşidüddin 24, Kaşgarlı Mahmud ise 22 boy saymaktadır.

Balkanlar dönemi
Hunlar

MS 450 döneminde Balkanlar’da Hunlar

Codex Cumanicus’tan bir sayfa
Türk boylarının Avrupa kıtasında, Balkanlardaki tarihleri MS 3. yüzyıla kadar kanıtlanmıştır. Hunlar, Gotlardan, Alanlardan ve Germen Taifallardan oluşturdukları yardımcı kuvvetlerle takviyeli olarak ilk defa 378 baharında Tuna'yı geçmişlerdir. Romalılardan karşılık görmeksizin Trakya'ya kadar ilerlemişlerdir. Roma imparatoru I. Theodosius'un ölüm yılı olan 395’te Hunlar yeniden Balkanlar’da hareketlenmişlerdir.[54] Hunlar, MS 380 yılından itibaren Balkanlar’a egemenlik kurmuşlardır. Bölgenin büyük bir kısmında hâkim olan Hunlar, Slavlardan daha önemlidir.[55]

Balkanlar’da yerleşen Hun idari yapılanması, idarede ve devlet içindeki Türk kavimlerinin yanında, birçok Ural kavmi, Germen kavimleri (Gotlar, Gepidler vb.), Slavlar, Sarmatlar gibi birçok kavmin beraber yaşadığı bir yapı olmuştur.

MS 453 yılında Attila'nın ölümü ile beraber Balkanlar’da Hun gücü zayıflamış ve sonrasında da Hunların idaresi ortadan kalkmıştır.

Tuna Bulgarları
VII. yüzyılda Türk asıllı Bulgar kabileleri, hükümdarları Asparuh'un kumandasında Tuna'yı geçerek Batı Karadeniz ile Tuna nehri arasındaki bölgeye yerleşen Slavları hâkimiyetleri altına almışlardır.[55]

Balkanlar’ın doğusuna yerleşen Bulgar boyları, devletleri içinde yaşayan büyük Slav nüfusuyla beraber yaşarken, bir süre sonra bu Slav boylarını kültürlerine doğru yönelip Slavlaşmışlardır.[55]

Doğudan, Asya içinden, Kuzey Karadeniz step bölgesi yoluyla birbiri ardından gelen atlı göçebe Türk kavimleri, ya burada Dac, Trak ve Slav aslından yerli halkla karışmış, ortadan kaybolmuş (11. yüzyılda Oğuz aslından Peçenekler ve Uzlar gibi), yahut askerî egemen sınıf olarak Kuzeydoğu Balkanlar’da güçlü devletler kurmuşlardır. Bu sonuncular arasında, bir Türk boyu olan Kutrigurların 7. yüzyılda kurmuş oldukları Bulgar Hanlığı özellikle anımsanmalıdır. Bulgarların Dobruca'da bıraktıkları kitabelerde, hükümdar, “Han” unvanı ile anılır ve On İki Hayvanlı Türk Takvimi kullanılır. Bulgar Hanları 9-11. yüzyıllarda (1018'e kadar) Balkanlar'da Bizans İmparatorluğu'nun yerini almıştır. 13. ve 14. yüzyıllarda, yine Bulgaristan'da. Kıpçak/Kuman aslından Slavlaşmış Terteri ve Şişman Hanedanları hâkim oldu.[56]

Peçenek ve Kuman Türk Boyları
Bulgarların Balkanlara gelişinden daha sonra 11. ve 12. yüzyıllarda Peçenek, Kuman (Kıpçak) ve Uz Türkleri, Balkanlara göç etmişler ve bunların bir kısmı 15. yüzyıla kadar toplu olarak varlıklarını korumuşlardır. O dönemde Kumanlarla ticaret yapan Avrupalılar için 2500 kadar kelimeyi içine alan bir Kumanca sözlüğün (Codex Cumanicus) hazırlanmış olduğu bilinmektedir.[57]

9. yüzyılın ilk yarısında, Hazar-Oğuz ittifakı baskısına dayanamayarak, kalabalık kütleler hâlinde İdil’i geçip yurtlarından çıkardıkları Macarların yerine, Don-Kuban havalisine gelmişlerdi (860-880 sıraları). Bu, büyük göçün ilk hareketi olmuştur. Macarları önlerinden süren Peçeneklerin gerisinde Oğuzlar, onların da gerisinde Kumanlar, Karadeniz'in kuzeyinden batıya yönelmişlerdir. İmparator K. Porphyrogennetos tarafından yazılan De Administrando Imperio’da (948-952’lerde) kaydedildiğine göre, Peçenekler 8 boy hâlinde idiler.[58] 10. yüzyıl ortalarında, Karadeniz’e dökülen nehirlerin kıyılarında olmak üzere, şöyle sıralanmışlardı: Çoban (Don), Tolmaç (Don’un denize döküldüğü bölgede), Külbey (Donets), Çor (Özi Nehri doğusu), Karabay (Özi-Bug arası), Ertim (Dinyester), Yula (Prut), Kapan (aşağı Tuna). İlk üçü Uzlar, Hazarlar, Alanlar ve Kırım bölgesi ile temas hâlinde; Yula boyu Macaristan, Kapan da Tuna Bulgarları ile sınırdaş bulunuyordu.[58][59]

Osmanlı Türkleri Balkanlara girmeden önce, 12-14. yüzyıllarda Kıpçak/Kumanların bölgede üstün tarihî rolü yeterince vurgulanmamıştır. Özellikle, Dobruca'dan Akkerman'a kadar step bölgesinde yerleşmiş ve Hristiyan dinine geçmiş olan Kıpçak/Kumanlar çeşitli hanedanlar kurmuşlardır. Bunlardan bir grup, 14. yüzyıl ikinci yarısında Dobruca-Varna bölgesinde bir beylik kurmuştur (Merkezi Kalliakra); Dobrotiç ve bir Kuman adı taşıyan kardeşi Çolpan'ın Dobruca Beyliği, 1388'de I. Murad'ı metbü tanımış, 1393'te I. Bayezid bu beyliği Osmanlı ülkesine katmıştır. Özetle, Deliorman ve Varna'dan Tuna'ya kadar giden bölge daha Osmanlılardan önce gerçek bir Türk yerleşim alanı olmuştur.[56]

Anadolu'dan Türklerin geçişi
Balkanlar’ın güneyinden, Anadolu'dan Türklerin Balkanlara gelip yerleşmesi, 1260'lara kadar iner. Kuzey Karadeniz bölgesinden gelen Türk orakları, zamanla Hristiyanlığı kabul edip yerli Slavlarla karıştıkları hâlde, Anadolu'dan gelen Müslüman Türkler, kendi din ve kültürlerini saklamayı başarmışlardır. İlk yerleşme, 1261'de Moğollardan kaçıp Bizans'a sığınan Selçuk Sultanı İzzeddin Keykavus'la gerçekleşmiştir. Moğol idaresinden kaçan otuz-kırk Türkmen obası, kutsal kişi Sarı Saltuk Baba ile İzzeddin Keykavus'un yanına gelmiş ve Bizans imparatoru tarafından Kuzey Dobruca’ya yerleştirilmiştir (1263). Başlangıçta, Müslüman Altın Ordu emiri güçlü Nogay'ın himayesi altına giren bu Anadolu Türkmen grubu, burada Baba-Saltuk kasabası ile başka kasabalar kurmuşlardır. 1332'de buradan geçen İbn Battuta, Baba kasabasını "Türklerin oturduğu bir şehir" olarak anar.[56]

Anadolu'da ilk dönem

Dede Korkut Kitabı’ndan
10. yüzyılda Orta Asya'dan, çoklukla İran üzerinden Anadolu topraklarına yerleşen Oğuz-Türkmen başta olmak üzere pek çok boy Türk adı altında toplanmıştır. Türk adı Orta Asya'da Türk ırkına mensup ve Türkçe konuşan toplulukların Göktürkler döneminden beri ortak adıdır. Anadolu'da gittikçe azalan yerli nüfus yerini Türklere bırakmaya başlamış ve 10. yüzyılda kurulan Türkmen beylikleri sayesinde tüm Anadolu'da Türkçe konuşan topluluklar egemen toplum olmuştur.

Anadolu'ya ilk olarak Hun, Sabir, Hazar gibi Türk kavimleri akın yapmış olsa da bu akınlar genelde askerî amaçlı olmuştur. Ancak 9. ve 10. yüzyılda Karadeniz'in kuzeyinden Balkanlar'a gelen Kıpçak, Peçenek, Uz adlı Türk kavimleri Anadolu'ya Bizans eliyle geçirilmiş ve yerleştirilmiştir. Asıl Anadolu'nun Türk yurdu hâline dönüşmesi, doğudan gelen Oğuz-Türkmen göçleriyle olmuştur.

Büyük Selçuklu Dönemi

Büyük Selçuklu Devleti’nin Melikşah dönemindeki görünümü (1092)
Göçmen Türklerde bozkırdaki ırmakları geçiş büyük önem arz ediyordu. Oğuzname'de salı keşfeden kişi boyun önemli bir atası sayılmaktadır. Hanedanın atası olan Selçuk Bey tarafından temeli atılan bu devlet Bağdat'ı kendine başkent yaparak Abbasi halifesinin koruyucusu konumuna erişti. 1092 yılında Selçuklu hükümdarı Melikşah'ın ölümünden sonra bölünmeye uğradı. Selçuklular tarafından kurulan diğer devletler Kirman Selçuklu Devleti, Irak Selçuklu Devleti, Suriye Selçuklu Devleti ve Anadolu Selçuklu Devleti'dir. 1040-1157 yılları arasında hüküm süren Büyük Selçuklular, en güçlü oldukları dönemde Harezm, Horasan, İran, Irak, Suriye, Arap Yarımadası ve Doğu Anadolu Bölgesi'ne egemen olmuş bir Türk devletidir. Kapladıkları alan doğuda Balkaş ve Issık Gölleri, Tarım Havzası; batıda Ege ve Akdeniz sahilleri, kuzeyde Aral Gölü, Hazar Denizi, Kafkasya, Karadeniz; güneyde Arabistan dahil Umman Denizi'ne kadar ulaşıyordu (10.000.000 km2).

Haçlı savaşları ve Moğol istilası, Anadolu'da Oğuz-Türkmen yerleşmelerini yoğunlaştırmıştır. Selçuklu döneminde Çağrı bey döneminde yapılan ilk keşif ve akınlarda yurt arayan binlerce Türkmen aşireti Doğu Anadolu'ya girip Batı Anadolu'ya doğru yerleşmeye başlamıştır.

1071 Malazgirt Savaşı ve 1099 Bizans’ın Türk bölgelerine baskınlarında Bizans emrinde olan binlerce Türk unsuru zamanla Anadolu Selçuklu saflarına geçmiştir. Anadolu Selçuklu döneminde Orta Asya ve Azerbaycan üzerinden Anadolu'ya gelen Türkmen aşiretleri Batı Anadolu'ya yerleşmeye başlamıştır.

Beylikler döneminde doğudan gelen çok sayıda Türkmen aşireti, Anadolu'da Türk nüfusunun devam etmesine neden olmuştur. Germiyanoğulları, Osmanoğulları Karesioğulları ve Hamitoğulları gibi batıdaki Türkmen beylikleri, Türkmen göçlerinden beslenmişlerdir.

1200'lü yılların başında Orta Asya'da yaşayan Harzemşah Türkmenleri Moğol baskınından kaçarak Anadolu beyliklerine sığınmıştır. Orta Asya'da Hotan, Semerkant, Kaşgar, Cent gibi şehirlerde yerleşik olarak yaşayan Türk boylarının pek çoğu Moğol istilasından kaçarak Anadolu'ya yerleşmişlerdir.

1243 yılında Anadolu'nun Moğol istilasına uğramasıyla ve Azerbaycan'da kurulan İlhanlılar devleti aracılığıyla pek çok Türk ve Moğol unsuru Anadolu'ya yerleşmiştir.

İlk Anadolu Beylikleri Dönemi
Alp Arslan'ın 1071 Malazgirt Zaferi'nden sonra İran üzerinden gelen Türk boyları Anadolu'ya yerleşmeye başlamışlardır. Selçuklu devlet teşkilatının ikta sistemine göre bir Türk komutanı hakim olduğu toprağı yönetme hakkına sahip bulunmaktaydı. Buna göre Mardin civarını fetheden Artuk Bey 1102 yılında burada Artuklu Beyliği'ni kurdu. Sivas, Tokat, Malatya civarlarında hakim olan Danişment Gazi 1080 yılında Sivas merkezli olarak Danişmentliler devletini kurdu. Erzincan ve çevresinde Mengücekliler, Erzurum ve çevresinde Saltuklular, İzmir dolaylarında da Çaka Beyliği hüküm sürdü.

Bu beyliklerden Çaka Beyliği denizcilik faaliyetlerinde bulunmuş ve böylece Türk tarihinde ilk kez bir beylik denizcilikle meşgul olmuştur. Çaka Bey'in kurduğu donanma Türk tarihine ait ilk deniz kuvvetleridir.

Anadolu'da kurulan ilk Türk beylikleri zamanla Anadolu Selçuklu Devleti ile mücadelede zayıf düşecek ve bu devletin hakimiyeti altına gireceklerdir. Ancak bu beylikler Bizans Devleti'ne ve özellikle doğudaki Ermeni ve Gürcü nüfusuna karşı Anadolu'nun Türkleşmesinde etkili olacaklardır.

Anadolu Selçuklu Devleti
Anadolu Selçuklu Devleti, Selçukluların Anadolu'da kurduğu devlettir.

Türklerin Anadolu’ya yerleşmesi 1071’deki Malazgirt Savaşı'ndan sonra hızlandı. Özellikle Malazgirt Savaşı'ndan itibaren Müslüman Türkler Anadolu'ya akın etmiştir; ancak İslamiyet'ten önce de Anadolu ve Balkanlarda Türkler vardır.[60] Selçuklu komutanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah Anadolu’daki fetihleri batıya yayarak 1075'te İznik’i Bizans’tan aldı ve burayı başkent yaparak bağımsızlığını ilan etti.[61] Böylece kurulan Anadolu Selçuklu Devleti, İlhanlıların son Anadolu Selçuklu sultanını tahttan indirdikleri 1308'e kadar varlığını sürdürdü.

Anadolu Türk beylikleri

Anadolu Beylikleri
Anadolu Beylikleri, Türklerin 1071’deki Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’da kurdukları devletlerdir. Savaşın hemen ardından, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kurulan devletlere Birin
ci Dönem Anadolu Türk Beylikleri, aynı dönemde; önce Anadolu'nun batı ucunda İznik'i başkent edinen, sonradan da Haçlı Seferleri nedeniyle başkentini Konya'ya taşıyarak Orta Anadolu merkezli olarak devam eden Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıflaması ve yıkılmasından sonra kurulan devletler ise İkinci Dönem Anadolu Türk Beylikleri olarak ifade edilebilir.

Anadolu Selçukluları, Anadolu'daki Türkmen beylerini aşiretleriyle birlikte Bizans ve Kilikya sınırlarına yerleştirmişlerdi. Böylece Anadolu Selçukluları hem devletin sınırlarını güvence altına alıyor, hem de Türkmen beylerini denetim altında tutuyorlardı. Ama 1243'teki Kösedağ Savaşı'nda Moğollara yenilen Anadolu Selçuklu Devleti’nin Türkmenler üzerindeki denetimi zayıfladı. Bu savaşın ardından, Moğolların bir kolu olan İlhanlılar Anadolu’da denetimi ele geçirdiler. Bu süreçte uç beylikleri, önce İlhanlılara bağlı, sonra bağımsız devletlere dönüştüler. Bu beyliklerden biri olan Osmanlı Beyliği, zamanla bütün öbür beyliklerin topraklarını ele geçirdi ve bir imparatorluğa dönüştü.

Osmanlı dönemi

II. Mehmed'in İstanbul'a girişi (temsili)

Günümüz Türk bayrağının 1844'te kabul edilmiş Osmanlı tarzı
Osmanlı İmparatorluğu veya Osmanlı Devleti’nin[62] kurucusu ve Osmanlı Hanedanı’nın atası olan Osman Gazi, Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundandır.[63] Devlet, Bilecik’e yakın Söğüt’te kurulmuştur. Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkması 1299 yılında olmuştur. Buna karşın Prof. Dr. Halil İnalcık, Osmanlı Devleti'nin 1299'da Söğüt'te değil 1302'de Yalova'da Bizans'a karşı yaptığı Bafeus Savaşı sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia etmiştir.[64] Osmanlı İmparatorluğu'nun Yalova'da kurulduğu iddiasına Yalova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Niyazi Eruslu da destek vermiştir.[65] Bu devlet, İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma İmparatorluğu'nu yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı (ve 1553'te Fas kıyıları'na, doğuda Hazar Denizi ve Basra Körfezi'ne, kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e uzanmaktaydı.[66] Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve vergiye bağlanmış Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Devlet zaman zaman denizaşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote[67] (1585), Madeira (1617), Vestmannaeyjar[68] (1627) ve Lundy[69] (1655) bu duruma örnek olarak gösterilebilir.

Devlet altı yüzyıl boyunca Doğu dünyası ile Batı dünyası arasında bir köprü işlevi görmüştür. Hâkimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Genel olarak din, dil ve ırk ayrımından uzak durduğu için yüzyıllarca birçok devleti ve milleti hâkimiyeti altında tutmayı başarmıştır.[70] Osmanlı İmparatorluğu, eski Türk örf ve adetlerinin ve İslam kültürünün yükümlülüklerinin doğrultusunda bir yönetim şekli belirlemiştir.[71]

Osmanlı devletinin kurulmasıyla Orta Asya'dan gelen göçler kesilmemiştir. Akkoyunlu, Karakoyunlu Türkmenleri devletlerinin yıkılmasıyla Türkmen boyları Anadolu'ya yayılmışlardır. Orta Asya ve diğer bölgelerden göç Azeri Safevi Devleti’nin kurulmasına kadar sürmüştür. 1517 Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinden sonra binlerce çadırlık Suriye, Irak, Dulkadirli Türkmenleri'nin bir kısmı Batı Anadolu'ya gönderilmiştir.[kaynak belirtilmeli]



Osmanlı döneminde Anadolu'da yaşayan Türkmen boylarının bir kısmı Balkanlar'a geçirilerek oralara iskân ettirilmiştir ve bunlar Balkanlar’daki bugünkü Türk grupları oluşturmuşlardır.

1856 ve 1877 Rus-Osmanlı savaşı sonucuyla Anadolu'daki Türk ve Müslüman sayısı gittikçe artmaya; Rum ve Ermeni sayısı azalmaya başladı.[kaynak belirtilmeli] Osmanlı kayıtlarına göre, bu dönemde Balkanlardan Anadolu’ya geri göç eden Türk nüfusu 3 milyon kadardır (Muhacir).[kaynak belirtilmeli] Bu nüfusa Boşnak ve Arnavut kökenliler dâhil değildir.[kaynak belirtilmeli]

1856-1877 Osmanlı-Rus savaşları ve 1 dünya savaşı sonucuyla Kafkasya bölgesinden Türk kökenli halklardan Nogaylar, Azeriler, Terekemeler, Ahıska Türkleri, Balkar, Karaçay gibi Türk topluluklarının göçü yaşanmıştır.

1792, 1860-63, 1874-75, 1891-1902 yıllarında Karadeniz'in kuzeyinde Rusların baskısı artması sonucu 2 milyona yakın Türk dili konuşan Kırım Tatarı ve Kazan Tatarları Anadolu'ya yerleşmiştir.[kaynak

Yorumlar

karaip korsanları

Karaçay - Çerkesya